Buz gibi beyaz ışık ve alabildiğine terk edilmişlik… Vücudumdaki kan bile beni terk ediyordu. Hastanenin doğumhanesinde, üstümde arkası kapanmayan mavi bir hastane önlüğü.. Bacaklarım titreyerek yatıyorum… Çılgıncasına bir titreme, tarif edilemez bir susuzluk ve acı. Bebeğimi alıp götürdüler ve beni de yalnız bıraktılar kanarken… 15 dakika.. Belki de 10, hatta 20.. Dış dünya ile bağlantım öylesine kopmuş, algılarım öylesine kapanmıştı ki. saatler boyunca bile kalmış olabilirim…
Nasıl da kanıyordum! Kan kokuyordu.. İçimde kıpırtıları hissetmeye öyle alışmıştım ki, inmiş, eski haline dönmüş karnım, terk edilmiş, dünyada son kalmış bir arazi parçası gibi.. O kadar yalnız..Belki de hayatın en önemli gerçeği yalnızlıktır, o huzursuz herkesten kovulmuşluk hissi…
Dışarıda beni bekleyen o korkunç hayata karşı yapayalnız geçirilen bir 15 dakika..
İşlerini yapıp bitiren ve giden insanlar.. ? Doğum..Nasıl da terk etti beni oğlum, süratle, göz açıp kapar gibi.. Onulmaz acılarla, yırtılmalarla, kanla.. Göze göz, dişe diş, kana kanla cevap verebildiğimiz bir dünyaya. Yepyeni bir hayat yaratmak.. sonsuz bir kadınlık ve terk edilip çöpe bırakılan, bir yetim uykusu kadar yalnız geçirilen, tarifsiz 15 dakika..
O 15 dakikada anne oluyor insan, bir anda! 15 dakikada insan oluyor, istikrarlı, amaçlı, güçlü ve olamadığı her ne varsa oluyor.. Ve bu, tüm dayanıklılığını tüketiyor insanın, yoruyor. O anlar hem bitsin, hemde sürsün istiyorsun. Yaşlı hastabakıcı ısrarlarıma dayanamayıp su veriyor bana.. 15 dakikanın tek gerçekliği..
Titreme durmuyor. Hızlanıyor, kontrolünü kaybediyorsun, hiçbir şey aklında kalmıyor insanın. Üşümüyor ama titriyorsun, vücudun yaşamı reddeder gibi bir şok halinde. Horlanmış, örselenmiş ve bir yeni hayatla onurlandırılmış bedenim kanamaya devam ediyor.
Aklından hayat geçiyor. Hayata benzemeyen bir hayat. Belirsizlik, tecrübesizlik. Hayatında ilk kez gerçek acemiliği hissediyorsun. Hayatınla beraber kalabildiğin ilk an bu oluyor. Bir canlı getirdin az önce dünyaya ve şimdi 15 dakikada bedelini ruhunla ödüyorsun.
Ne tuhaf, insan ömrü şuncacık dakikaya nasıl da sığışıyor? Kargacık burgacık bir ölüm, bir gidip gelme hali. Azıcık da ölünebiliyor demek ki…
Sonra birden asık yüzlü bir ebe gelip karnıma hunharca bastırıyor. Biraz daha kan… “Kalkabilirsin.” diyor.Yardımsız kalkıyorum, başım dönüyor.. İçeride tansiyonumdan bahsediyorlar..Tekerlekli sandalye (hiç bu kadar mutlulukla bineceğimi düşünmezdim oysa) geliyor.
Ağlamış yüzüyle annem, başkasının yeni yaşamına sevinen insan yüzleri, az önce baba olan adam, şaşkın kocam..
Oysa ben daha yeni geldim öbür dünyadan…
21 Ocak 2011, 09:33
geçmiş olsun..çocuk yapmayı düşündüğüm ve çalıştığım bu dönemde çok ağır geldi..:((( çok üzücü..
01 Şubat 2011, 13:10
[…] ilk sinyallerini odama çıkmadan önce kanama kontrolü için yalnız bırakıldığım 15 dakikalık sürede vermiştim aslında […]
03 Eylül 2011, 08:08
işte buna ağlarım
08 Ekim 2011, 12:43
resmen normal dogumdan soguttunuz beni 😦
09 Ekim 2011, 00:03
bu yazının doğum şekliyle uzaktan yakından alakası yok. sezaryen olduğumu düşünerek okuyabilirsiniz, hiçbir şey değişmeyecektir. bu yazının konusu doğum sonrası depresyondur.
09 Ekim 2011, 00:05
zaten soğukmuşsunuz normal doğuma siz anlaşılan 🙂
25 Eylül 2012, 21:09
Şefkatli bir ekip olsaydı doğumunuzu yaptıran, sizi yapayalnız bırakmasalardı, yanınızda gülümsemesi ve dokunması size huzur ve güven veren birileri olsaydı, o ebe böyle hunhar olmasaydı gene bu şekilde mi hissederdiniz acaba?..
26 Eylül 2012, 16:15
sanırım hissederdim çünkü dış dünyadan çok başka bir alemde hissettiğim duygulardı bunlar… mekandan ya da kişilerden bağımsızdı…
26 Eylül 2012, 18:17
Sanırım anlıyorum. Doğal doğum kursunda anlatılan, doğal doğum yapan arkadaşlarımın ‘başka, bambaşka bir boyut’ olarak tarif ettikleri duygu durumu. Sadece O’nlar daha orgazmik bahsettiler o anlardan. Sanırım bunda doğal doğuma hazırlanmanın, şartları belirleyip hazırlamanın, ağrısız doğal doğum bilinciyle doğuma girmenin de payı vardı..
27 Eylül 2012, 08:50
evet ben hiçbir şey bilmiyordum doğum hakkında doğuma girerken. ne bir kurs ne bir hazırlık… sadece korkunç hikayeler, korkunç anılar…